"İki suyun arasındaki zaman aralığı düşündürsü beni..."
Bu cümle, aslında Saraçoğlu´nun tüm öykülerini açan bir anahtar gibi. Zaman ve yaşattıkları ya da yaştmadıkları. Zamanla törpülenişimiz, zamandan edinimlerimiz. Artık geçmiş zamanda kalanları o geçmişteki hayalleriyle, çoğu kez boşuna bir çabayla, bugünde var etmeye yönelik bütün o acınası girişimler. "Yazdıklarımızın Zaman´a dayanması, Rüzgâr´a dayanmasıyla aynıdır..." diyor yazar.