Zweig’ın ruhun özgürlüğü uğruna savaşa girişmiş ve keşmekeşin ortasına fırlatılan kuşaklara el uzatmış biri olarak gördüğü Montaigne’e dair kaleme aldığı bu biyografiyi bir “gönül borcu” olarak görmek mümkün. Bu borcu İkinci Dünya Savaşı günlerinde ödemeye girişen Zweig, okura yazın âlemini asırlarca meşgul etmiş olan büyük bir şahsiyetin hayal dünyasına sızma girişiminde yardımcı olmakla kalmıyor, Rönesans ile yirminci yüzyıl arasında mekik dokuma imkânı da tanıyor. “Montaigne’in büyüklüğü, hep ...