"Şimdi gözlüklerimi çıkarıp masaya koyuyorum ve karşımda duran adam sanki orada yokmuş da ben onu hayal ediyormuşum gibi bakıyorum. Üzerimde sonsuz bir rehavet ve uçsuz bucaksız bir ukalalık mevcut. Pencereden görülebilen yalnız morarmış bulutlar. Gün can veriyor. Bu durumda yığınla insan fotoğraf çeker. Bu adam gözyaşı döküyor. Ben, diyor, asla böyle müthiş bir biçimde ölemeyeceğim. Ben üşüyorum. Dirseklerimi masaya dayıyorum, burnumu kaldırıyorum ve teşekkür ederim fakat süremiz bitti diyorum. ...