Kitaplardan öğrenilen kentler, önce zihinde bir "hayal kent" halinde beliriyor; ama sonra, o kentlere gidildiğinde, hayaller ile örtüşmeyen görüntülerle karşılaşılıyor. Dolayısıyla bir kent, yalnızca kendi pratiğinden mi ibarettir, yoksa onun içine hep o "hayal kent"ten bir şeyler sızmakta mıdır? Yani bir kent, kendi gerçekliğini bu hayallerin dışında ifade edebilir mi? Emre Zeytinoğlu Kentin Labirenti ya da St. Louis'deki İyonik Sütun adlı incelemesinde, kente ilişkin bu soru/sorunların yanıtın ...