“Akşamı kafamızla delip geçtik. Gün ve gece vakti yoktu. Çok geçmeden yeleklerimizin düğmeleri birer diş gibi birbirine sürtünmeye başladı, tropikal hayvanlar gibi ağzımızdan alevler saçarak ve birbirimize olan mesafeyi koruyarak koşuyorduk.”***
Kafka’nın sağlığında yayımlanan bu kitaptaki öyküler modern insanın açmazlarına, kendisinin dahi farkında olmadığı karanlık ve sisli noktalarına soğukkanlı bir şekilde eğilmekte: tek tek parçalardan çıkarılabilecek bir sonuç varsa şayet, o da ...