“Melih uyan, geldik...” diyor annem. Başımı kaldırıp camdan dışarıya bakıyorum. Palmiyelerin devasa yaprakları otoparkın üzerine dökülmüş. Az ileride –hemen solda– portakal ve şeftali bahçelerine giden patika görünüyor. Derken rüzgârın taşıdığı deniz kokusu geliyor burnuma. Tuz ve hayal. Hafiflik ve telaşsızlık. Tek katlı, memur işi barakaların arasından tıpkı eski ve güzel bir hatıranın içinden geçer gibi yürüyüp geçiyoruz. Böyle hissetmem sebepsiz değil elbet. Çünkü ilk defa burada âşık oldum ...