Hugues Viane çok sevdiği karısını kaybettikten sonra, yas tutmak için uygun bulduğu melankolik Bruges şehrine yerleşmiş bir duldur. Sokaklarında acıyla dolandığı bu şehir giderek hastalıklı ruhunun aynasına, yasının kusursuz metaforuna dönüşür. Hugues bir gün bu kasvetli labirentte karısına tıpatıp benzeyen gizemli bir kadınla karşılaşır. Artık zihni yalnızca bu tekinsiz benzerlik ve narsistik arzusunun yeni nesnesi olan kadınla doludur. Ne var ki bu eziyet dolu ve küçük düşürücü tutku onu felak ...