Kocaman aynalı gözleri vardı İsrafil’in, yanaklarında oynaşan gamzeleri ve dudaklarının üstündeki küçücük çukurluk abgûn birer leke gibiydi. Teni ne esmer ne de sarışın, olsa olsa saydamdı... Baktığı her şey suluboya bir resim gibi akardı gözlerinde; rengi sarı, denizden uzak bozkırlar gibi zamansızdı. Onu doğuranın deniz suyuyla yoğrulmuşluğuna karşın rüzgârdandı hamuru. Fakat yine de mayıs çayırları gibi durgundu ruhu; zamanı hiç kovalamaz, çocuklara özgü taşkınlığı taşımazdı bacaklarında. Den ...