Modern folklor araştırmalarının tespit ettiği, günümüzde artık tartışmasız kabul edilen gerçeklerden biri de, pek çok efsane, destan, menkıbe ve hatta masalın, hakikatte tarihi bir hadisenin halk muhayyilesinde hasıl ettiği yankı sonucu- bozulmuş şeklinden başka bir şey olmadığıdır. İşte bu vakanın tipik örneklerinden biri de, özellikle Anadolu ve Balkanlar Türk folklorunda çok tanınmış olan kesik baş motifli belirtilen türlerdir.
Tasavvuf kitâbiyatında, sûfî ıstılahlarını açıklayan eserler arasında Ta'arruf un büyük bir yeri vardır.Yalnız Kelâbâzî, tasavvuf ıstılahlarına girmeden önce, sûfî kavramına ve sûfîlerin iman (akâid) la ilgili konulardaki anlayış ve kabul edişlerine açıklık getirmeye çalışmakla, tasavvuf! eserlere yeni bir muhteva kazandırmıştır. Kelâbâzî'ye göre gerçek tasavvufla, bozulmaya yüz tutmuş tasavvufu ayırabilmek için, sûfîlerin akâidle ilgili anlayışlarını kavramak gerekmektedir. Sûfî kavramı üzerinde durulurken
Elinizdeki kitabın ana konusu, Osmanlı dönemi ve sonrasında Rizedeki tasavvuf kültürü ve tarikat şeyhleridir. Uzun ve titiz bir araştırma sürecinin ardından oluşturulan bu kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ana hatları ile Rize tarihi ve İslâmiyetin bölgede yayılışı, ardından Rizede tasavvuf kültürünün yaygınlaşması ile bu kültürün temsilci kurumları olan tekkeler hakkında bilgiler verilmiştir. Kitabın ikinci bölümünde Rizede tasavvuf kültürünün oluşmasını sağlayan şeyhler ve Rizeli olup Rize
Tasavvuf kitâbiyatında, sûfî ıstılahlarını açıklayan eserler arasında Ta'arruf un büyük bir yeri vardır.Yalnız Kelâbâzî, tasavvuf ıstılahlarına girmeden önce, sûfî kavramına ve sûfîlerin iman (akâid) la ilgili konulardaki anlayış ve kabul edişlerine açıklık getirmeye çalışmakla, tasavvuf! eserlere yeni bir muhteva kazandırmıştır. Kelâbâzî'ye göre gerçek tasavvufla, bozulmaya yüz tutmuş tasavvufu ayırabilmek için, sûfîlerin akâidle ilgili anlayışlarını kavramak gerekmektedir. Sûfî kavramı üzerinde durulurken
Bütün bir Tanzimat ve Servet-i Fünun devirlerini ve hatta Meşrutiyet devrinin de ilk yıllarını eserleriyle dolduran Ahmet Mithat Efendinin birden çok sıfatı vardır: Gazeteci, hikâye ve roman yazarı, tarihçi, ilahiyatçı, felsefeci... O, bütün bu alanlarda ciltler dolusu eseri bulunan, edebiyat-tan coğrafyaya, müzikten dinler tarihine hemen her konuda kalem oynatmış ve okuyucularını her alandan haberdar etmek isteyen bir gazeteci, bir ansiklopedisttir.
Hikmet-i Peder babalık felsefesinin yorumlandığı bir roma
Osmanlı döneminde milletvekilliği ve Milli Eğitim Bakanlığı yapmış ve 150likler listesine alındığından uzun yıllar sürgünde yaşamış olan şair ve filozof Rıza Tevfik Bölükbaşının terekesinden çıkan ve ailesi tarafından Abdullah Uçmana emanet edilen mektupların arasında devrin siyasi, edebî ve kültürel meseleleriyle alakalı, yakın tarihimize ışık tutacak birçok mektup bulunmuştur.
Bunların içinde Refik Hâlid tarafından yazılmış altmış yedi mektup, yine Abdullah Uçman tarafından aslına uygun olarak hazırlanmış
1501 yılında, seyahat ettiği ticaret gemisi, Adriyatik Denizi'nde korsanar tarafından ele geçirilip kendisi de esir düştükten sonra, Osmanlı sarayına satılan Giovan Antonio Menavino, Sultan II. Bayezid'in maiyetinde kaldığı on sene boyunca Enderun'da eğitim gördü, Sultan'ın hizmetinde bulundu ve on altıncı asır saray hayatına yakinen şahitlik ederek bugün bizim için önemli olabiliecek ayrıntıları kaydetti.
Ülkesine döndükten otuz yıl sonra kaleme aldığı elinizdeki bu inceleme onun tek eseri. Eser, Fransa
Bütün bir Tanzimat ve Servet-i Fünun devirlerini ve hatta Meşrutiyet devrinin de ilk yıllarını eserleriyle dolduran Ahmet Mithat Efendi'nin birden çok sıfatı vardır: Gazeteci, hikâye ve roman yazarı, tarihçi, ilahiyatçı, felsefeci... O, bütün bu alanlarda ciltler dolusu eseri bulunan, edebiyatta coğrafyaya, müzikten dinler tarihine hemen her konuda kalem oynatmış ve okuyucularını her alandan haberdar etmek isteyen bir gazeteci, bir ansiklopedisttir.
Ahmet Mithat Efendi'nin roman ve romancılık konusundak
Bahar Dervişcemaloğlu, Anlatibilime Giriş başlıklı çalışmasıyla birlikte Türk okuyucularını, 1960'lı yıllarda Fransa'da tohumları atılan ve günümüzde sınırlarını aşarak uluslararası bir statü kazanan son derece dinamik bir araştırma sahasıyla tanıştırmaktadır. Günümüz anlatıbiliminin temellerini oluşturan Aristo'nun poetikasından, güncel anlatı teorilerine ve paradigmalarına kadar anlatı teorisinin tarihçesini sunan yazar, anlatının kapsamını ve çeşitlilik arz eden tanımlarını irdelemekte ve günümüzde sınır
Bütün bir Tanzimat ve Servet-i Fünun devirlerini ve hatta Meşrutiyet devrinin de ilk yıllarını eserleriyle dolduran Ahmet Mithat Efendi'nin birden çok sıfatı vardır: Gazeteci, hikâye ve roman yazarı, tarihçi, ilahiyatçı, felsefeci... O, bütün bu alanlarda ciltler dolusu eseri bulunan, edebiyatta coğrafyaya, müzikten dinler tarihine hemen her konuda kalem oynatmış ve okuyucularını her alandan haberdar etmek isteyen bir gazeteci, bir ansiklopedisttir.
Ahmet Mithat Efendi'nin roman ve romancılık konusundaki
Türk edebiyatı araştırmalarının önemli ismi Prof. Dr. Bilge Ercilasun'un bu çalışması Türk edebiyatı tarihine ışık tutuyor Yeni Türk edebiyatı incelemelerinden oluşan bu kitap, dört bölümden meydana gelmektedir:
Birinci bölümde, Cumhuriyet'ten önceki şairlerle ilgili yedi yazı bulunuyor. Mehmet Kaplan'ın ifadesine uyularak bu bölüme Tanzimat'tan Cumhuriyet'e adı verilmiştir. İkinci bölümde, Cumhuriyet devri şairleri ile ilgili dokuz yazı yer almaktadır. Üçüncü bölüm, Türk şiirinin iki büyük şairine ayrılm
Dünyaya sözünü söyleyip çekilmiş millet olmak, Anadolu'dakilere uygun değildir. Ütopyadan ya da hayallerden bahsetmiyoruz. Bugünden geriye bakarak kurduğumuz imgeler yığınıyla da pek ilgimiz yok. Nostalji postmodernlere uygun; Romantizm, kötü bir kelime; kuram, İslâm gerçeğine aykırı Bu kitapta ele alınanlar şanlı tarihimiz, kahraman askerimiz, veli padişahımız, at sırtındaki ceddimiz yaklaşımlarından uzak Her kitaba, teze, tarihî yargılara karşı gelinebilir, bunlar eleştirilebilir. Ancak söylenen her söz b
Bütün bir Tanzimat ve Servet-i Fünun devirlerini ve hatta Meşrutiyet devrinin de ilk yıllarını eserleriyle dolduran Ahmet Mithat Efendinin birden çok sıfatı vardır: Gazeteci, hikâye ve roman yazarı, tarihçi, ilahiyatçı, felsefeci... O, bütün bu alanlarda ciltler dolusu eseri bulunan, edebiyattan coğrafyaya, müzikten dinler tarihine hemen her konuda kalem oynatmış ve okuyucularını her alandan haberdar etmek isteyen bir gazeteci, bir ansiklopedisttir.
Üss-i İnkılap, Ahmet Mithat Efendinin sanatçı özelliğinin
Türk dînî düşüncesinin teşekkül devri; Türklerin kendilerini İslâmiyette aradıkları döneme tekabül eder. Devir, geçmişe bakarak geleceğe akar. Eksen değiştirilen bu dönemeçte gidilen istikâmeti gözden kaçırmadan gelinen aşamaya dikkat kesilir. Mazi tabiî şekilde İslâmın çerçevesi içine alınır. Güç ve kudret devşirebileceğimiz menbâların hayat bulduğu bu başlangıç noktası, Selçuklu ve Osmanlıya hâliyle günümüze kaynak vazifesi görür. Zihniyet dünyamızın ve hayat felsefemizin oluştuğu İslâmlaşma süreci etrafı
Silik Fotoğraflar, sadece bir portreler kitabı değildir. Çoğu, tasvir edilen şahısların vefatı veya ölüm yıldönümleri vesile edilerek yazılmış, bazılarında da başka vesilelerle yazılırken arada bir veya birkaç kişinin portresini yeri geldiği için çizmek gereği duyulmuştur. Bu yüzden bir yazıda birden fazla kişilerin tanıtıldığı gibi bazı şahsiyetler de birkaç yazıda farklı özellikleriyle tekrar edilmiştir.
İnanç, kanaat veya fikir ve sanat için daire ne kadar dar olursa, bu alana ne kadar fazla kısıtlamalar ve sınırlamalar getirilirse ilim adamları ve sanatkârlar o kadar çok verimsizliğe ve kısırlığa mahkûm edilmiş olur. Bundan en fazla zarar gören de toplum olur. Bunun için düşünce hürriyeti ve serbestisi bilim bakımından da sanat bakımından da son derece önemlidir. Gazzâlî işte bu eserde mümin âlimlerin, mütefekkirlerin, hakîmlerin, âriflerin ve sanatkârların ne kadar geniş bir alanda fikir ve kanaatlerini
Elinizdeki kitap, 1835 yılı nüfus kayıtları referans alınarak hazırlanmış ancak birebir transkribe edilmeden sadeleştirilmiş bir tercüme yapılarak, okuyucunun kavram kargaşasına düşmeden bilgileri algılayabilmesi hedeflenmiştir. Çalışma temel olarak Ardeşende yaşayan sülalelerin hangi köylerde bulundukları, köylerin imam ve muhtarları, adı geçen fertlerin akrabalık bağları ve yaşları sunulmuştur.
Çalışmanın kapsadığı dönem dünya ve Osmanlı iktisat tarihi açısından son derece önemli ve endüstri toplumuna geçişin özelliklerinin belirginleşmeye başladığı bir dönemdir. Avrupada Napolyon Savaşları bitmiş ve Sanayi Devriminin sonuçları belirginleşmeye başlamıştır. Bu dönem aynı zamanda Avrupada yaklaşık yüz yıllık bir gelir artışı sürecinin başlangıcına işaret eder.
Bu çerçevede çalışmanın amaçlarından biri toplu olarak ilk kez değerlendirmeye alınan bir dizi arşiv belgesi ile bu dört temel alandaki dönü
Ah kardeşim! Ah bu oyunlar yok mu, bu oyunlar. Yirmili yaşımda oynamaya başladığım ve hep tek kişilik süren oyunlar, evcilik oyunları. Öyle de olsa oyun işte. Oyun! Oyunlar uzun sürmez, bilmezsin. Oyunlar uzun sürmez! Ya karanlık basar, anneler çağırır çocukları evlere ya da oyuncak paylaşılmaz kavga çıkar arada.
Ama bizim oyunumuzun uzun sürmeyişi bunlardan değil. Ben sabırsız ve suçlu; sen sabırsız ve masum. Bu oyun ne zaman başladı, ne zaman sona erdi bilmiyorum.
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 780-800 /
Aktif Sayfa : 40
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.